Yeni yılın ilk yazısı. Son iki gündür İstanbul’a deli gibi kar yağdı. Cuma günü eve giderken çok zorlandım. Acaba yerler kar tutacak mı derken ertesi gün bir baktık her taraf bembeyaz ve deli gibi kar yağmış. Haftasonunu evde, yatağımın üzerinde, yorganımın altında geçirmek zorunda kaldım. Hem elektrikler gitti, hem de su. Elektrik gidince otomatik olarak kombi de gitti. Ev buz gibi oldu, üşüdüm. Evdeki arkadaşlardan bir tanesi Adana’ya dönmüştü, diğeri de bu soğukta arkadaşlarıyla takılmak için dışarı çıktı. Evde tektim ve yapacak hiçbir şeyim yoktu. Yanına gidebileceğim insanlar vardı fakat müsait olmadıklarını biliyordum. Geriye tek bir şey kalıyordu, kitap okumak. Yatağıma uzandım, yorganı üzerime çektim ve kitap okumaya başladım. Telefonun şarjı da az olduğundan ona da pek bakamıyordum. Bizimkilere elektriğin gittiğini, akşam altı gibi geleceğini söyledim.
Elektrik saat dört gibi geldi. Hemen telefonumu ve bilgisayarımı şarja taktım. Hemen kombiye baktım. Çalışıyordu ama çalışır hali bile pek hissedilmiyordu. Bir kaç ayar yaptıktan sonra biraz düzeldi ama odanın ısınmasına yetmedi. Yorganın altına tekrar girdim. Bir türlü kendimi ısınmış hissedemedim. Bende mi sorun vardı bilmiyorum. Belki de bu soğukluğa alışık olmadığımdandı. Ama yine de soğuk olmamalıydı. Umarım bu sadece bu haftaya özgüdür, daha sonra düzelir. Pek sanmıyorum.
Pazartesi ve salı, yani bugün işten erken çıktık. Hava şartlarından dolayı saolsun şirketimiz bizi erken bıraktı. Servisle ilk önce Levent’e, oradan metro ile Şişli’ye geçtim. Karda yalpalayarak eve geldim. Saat dört gibi petekleri kontrol etmesi için usta gelecekti. Arkadaşlardan birine sordum, benim odadakini de düzelttiler mi diye. Bakmışlar ama normalmiş. Salondaki ve yukarıdaki arkadaşın odasındakileri değiştirmeye geleceklermiş cumartesi günü. Bakalım bu haftasonu neler olacak. Şimdi işle ilgili birkaç Excel işi yapmam gerek. Fazla yazamıyorum, lakin oda da soğuk. Biran önce yatağa girmem lazım.