Temmuz

11 Temmuz 2014

Kafama oturtmam gereken bazı düşünce sistemleri var. Bunlardan bir tanesi “eylemleri sıraya koymak”. Bu sistemle daha az düşünerek, daha az unutarak, zaman kaybından kurtularak gündelik işlemlerimi halledebilirim. Saçma sapan şu dönemi atlattıktan sonra artık kendime gelebilir ve eski düzenime dönüş yapabilirim. Artık gündelik hayatımda değişen şeyler göreceğim.

Dünün şaşkınlığı üzerimde hala. Nasıl oldu da o dereceye getirebildi, hala hayret ediyorum. İçi o kadar çok dolmuş ki en sonunda patladı bir yanardağ gibi ama doğru zamanda değildi. Artık benim için yavaşça kayboluyorlar. Genele bakınca kendi kendilerini uzaklaştırıyorlar aslında. Çok şey konuştuk ama aralarında en komiği “Kız arkadaşın yok, sen anlayamazsın”dı. Sanki Romeo ve Juliet aşkı yaşıyorlar. Komplike bir hayatları yok, hayet sıradan hayat yaşıyorlar. Bunu söyleyebilmeleri için ortada çok karışık bir durumun olması gerekiyor. Pek çok arkadaşımın sevgili ilişkilerini yakından görme şansım oldu. Onlar sayesinde sevgili olayında biraz temkinli davranıyorum. Önüne çıkan her insanla sevgili olunmayacağını insanlar bilmiyor. Bu güne kadar üç bayan arkadaşımın da bana çıkma teklif ettiğini onlar bilmiyor. Bu benim ayıbım aslında. Peki bunu onlara söyleseydim ne değişecekti? Gerçi aralarından birine söylemiştim bunu. Sohbeti tam olarak hatırlamıyorum ama konusu hala aklımda. Kız arkadaşlarla birlikte olmak. Hatırladığım başka şey ise bunu göğsünü gere gere anlatması. Bir insanla ilişkiye girersin, gayet normal bir durum, fakat bunu egosunu tatmin eder bi biçimde karşı tarafa yansıtılması anormaldir. “Sen sanıyorsun ki ben tek kişiyle beraber oldum” dediğinde benim yüz ifadem koalaların esnerkenki yüz hali gibiydi. Yani? Sanıyordum ki arkadaşlarım bazı şeylerin ötesinde. Demek öyle değilmiş.

Yirmiüç yaş üstü insanların üniversitelerini bitirdiklerinde psikolojilerini etkileyen iki etken vardır. Biri iş bulma, diğeri birlikte yaşlanabileceğin bir eş. İnsanlar bu iki etkeni bir arada yakalamaya çalışırlar. Bir yandan iş ararken diğer yandan eş aramaya koyulurlar. Bunlardan bazıları işi biraz ciddiyetsizliğe vurup eğlenmek için eş ararlar. Ne kadarı doğru bilmiyorum fakat bunun oluşmasındaki en büyük etken hormonlar değildir. Çevre ve arkadaşlar… Çevre ne ise sen o’sun. Arkadaşların ne ise sen o’sun. Şanslı olanlar ya ilk önce işlerini bulurlar sonra eş aramaya ağırlık verirler ya da ilk önce eş bulur sonra iş aramaya ağırlık verirler. Şöyle bir psikoloji de almış başını gidiyor bir bakıma. Çevrede herkes evlendi, herkesin sevgilisi var, benim neden yok? Bu yargıya çok sert bir şekilde bakıyorum çünkü insanlar eş seçerken pek dikkatli olmuyorlar. Dört ay önce tanıştığı insanla evlenen insanlar tanıyorum. Bir hafta içinde tanışıp çıkmaya başlayanlar biliyorum. Bu tam olarak neyin göstergesi? Kusura bakmayın ama siz bir ömür boyunca birlikte yaşayacağınız insanı aramıyorsunuz. Siz, diğerlerinin yaşadığı şeyi yaşamak istiyorsunuz. Çevrenizi örnek alıyorsunuz. Nerede o eski uzun süreli ilişkiler? Çekinmeler, açılamamalar? Bütün ruhu öldürdünüz, farkında değilsiniz.

Bu güne kadar hep şunu uygulamaya çalıştım. Vizyonuna doğru odaklan! Geride kalan her şey boştur çünkü bugün var olan yarın yoktur. Tek bir şey haricinde. Kendin. Sen her zaman var olacaksın, çevredeki her şey değişecek, zaman değişecek, insanlar yaşlanacak, sen aynı kalacaksın. Yeri gelecek herkes etrafında dönecek, yeri gelecek herkesin etrafında döneceksin. Kimseye bağlanmayacaksın, her daim yalnızmış gibi hareket edecek, kimseden iyilik beklemeyeceksin. Ayakta kalmanın, hayatta mutlu kalmanın tek yolu bu.

Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsan,

bir amaca bağlan; insanlara ya da eşyalara değil.