Açılan Kategori

Mayıs

Mayıs

26 Mayıs 2014

Bugün kayda değer pek bir şey yok. Yeni keşfettiğim siteyi medium.com’u deniyorum. İngilizce bir yazı yazdım fakat pek beğenmedim. İngilizce essay nasıl yazılır bilmem gerekiyor. Yazın üzerine düşmem gerek.

Mayıs

10 Mayıs 2014

Resmen nazar değdi. Uzun zamandır ders çalışamıyorum. Çoook uzun zamandır… Nazara inanmazdım da son zamanlardan sonra inanır olmaya başladım. İnsanların bakışları, sanki milyonermişim gibi, alıp veremedikleri saçma sapan şeyler var. Ne tür insanlarla karşı karşıyayım bir bilseler. Gereksiz sohbetler mi dersin, basit espriler mi dersin, gereksiz laf sokmaya çalışmalar mı… Hayatım basit, büyük düşünemeyen insanların yanında dura dura sıradanlaşıyor. Kendimi soyutlamam gerekiyor fakat Adana gibi bir yerde düşüncelerime paralel olan insan profili bulmak çok zor. Basit bir duruş sergiliyorum insanların karşısında. İçimde ne büyük düşünceler, fikirler, yaklaşımlar var; gözbebeğimden içeri baksalar bile göremezler onları.

İnsanlar çok basit şekilde yaşıyorlar. Aslında hemen hemen hepsi böyle; zengini orta hallisi fakiri. Herkes bir şeyin peşinden koşuyor, tutmaya çalışıyor. Yaşlılardan başka kimse anlamıyor zamanın nasıl hızlı geçtiğini.

Parası olan insanları gözlemliyorum şu sıralar. Düşünsene, birçok istediğin şeyi alma imkanın var ve bu insanı nasıl rahat hissettiriyor. Ellerde poşetler dolusu eşyalar, altlarda arabalar, üstlerde şık elbiseler, yüzlerde son moda gözlükler… Nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun? Her şeye ulaşabiliyorsun, neleri konuşuyorsun? Kimlerle takılıyor, nerelerde sabahlıyorsun? Son olarak, tünelin sonunu görebiliyor musun? Yaşlandığının farkında mısın? Yıllanmıyorsun, yaşlanıyorsun. Er ya da geç yüzün de yerçekimine boyun eğecek, sırtın ağrıyacak, yavaş yürümeye başlayacaksın. En kötüsü de artık çizgilere basmadan yürümeye özen göstermeyeceksin. Bir kez geliyoruz şu dünyaya.

Akşam 7 gibi dışarı çıkmayı düşünüyordum. Dışarıdan gelen o yaz seslerine dayanamayıp atmak istiyordum kendimi dışarı. Yeni aldığım pantolonu ve yeni sayılan tşörtümü giyip güzel güzel yürüyecektim Barajyolu’na doğru. Saçlarım pek iyi durmuyordu, duşa girmeden önce “neden saçımı kesip öyle gitmiyorum” dedim. Saçlarımı kestiğimde kafam daha hafif hissediyordum. Şu şampuan reklamlarında kafalarını bir oraya bir buraya sallayan abiler ablalar gibi hissediyordum kendimi. Makineyi aldım saçlarımı kesmeye başladım. Annem de içeride misafirliğe gelen komşuyla konuşuyordu. Ensemi alamadığım için annemden yardım istiyordum genelde. Gittim çağırdım, geldi, ensemi aldı. Tam tepemde kesilmemiş saçlar vardı, makineyi aldım ve kesmeye çalıştım. Annem de bana yardım ediyordu. Ensem ile sırt kısmını da almasını istedim ve makinenin ucundaki uzunluk aparatını çıkarttım. Annem makineyi tuttuğu gibi başka bir yeri kesti. Makinenin ucunda uzun kesmesini sağlayan aparatın olmadığını görmeden, bilmeyerek saçımı sıfırdan kesti. Kestikten sonra anladı tabiki. Bu kadar saçma bir hatayı yaptı çünkü hiç dikkatli değildi. Her zaman kendi bildiğini yapardı annem. Sen istediğin kadar şey söyle yine de kendi bildiğini yapar annem. Benim saç gitti. Çok sinirlendim çünkü çok basit ama büyük bir hataydı. Çok pis sinirlendim. Bağırdım, çağırdım. Dışarı çıktı. Saçımı yıkadım. Hala çok sinirliyim. Sanırım bir iki hafta boyunca hiç dışarı çıkmayacam annemin sayesinde. Bu kadar basit bir hata yapılamaz. Bugün anladım ki, anne, baba, hiç farketmez. Kendi işini kendin yapacaksın. Dimdik durup kendi başının çaresine bakacaksın. Sanki onlar hiç yokmuş gibi, sanki başka bir ülkede yaşıyormuşsun gibi, sanki evlenmişsin de evine bakıyormuşsun gibi hareket etmem gerekiyor.

Bundan sonra bu tip işlerde kimseye güvenim kalmadı.

Artık yalnız sayılırım.