Açılan Kategori

Ağustos

Ağustos

31 Ağustos 2018

On buçuktaki görüşme için sabah erkenden kalktım. Duşumu aldım, kahvemi yaptım ve dolaptan meyveli yoğurtumu çıkarıp salondaki masanın üzerine koydum. Yoğurttan biraz yedikten sonra üstümü giyinmeye başladım. Erken olduğunu biliyordum ama erkenden orada olmak istedim. Kahvemin de bir kısmını içtikten sonra yola çıktım. Saat dokuz elliydi. Otobüs aşağıdaki büyük caddeden geçiyordu, sokakların arasından kayarak takım elbisem ve gözlüğümle insanların bakışlarını üzerime çekiyordum. Durakta biraz bekledikten sonra otobüs geldi. Yaklaşık bir on beş dakika sonra tam da gideceğim yerin önünde indim. Saate baktım ve çok erkenden geldiğimi gördüm. Etrafta dolaşayım bare dedim ve saçma sapan bir yere yürümeye başladım. Sonra geri dönüp içeri girdim. Meğer orası şirketin iş yapan yeriymiş. Resepsiyondaki bayana iş görüşmem olduğunu söyledim. O da yanlış bina olduğumu, asıl binanın hemen arka tarafta olduğunu söyledi. Yavaştan oraya doğru gittim. Birkaç insanı görünce acaba orası mı diye biraz onlara doğru gittim. Görevlilerden biri bana nereye gitmek istediğimi sordu ve beni garajın girişindeki kulübeye gönderdi. Nedense bu kulübeyi oradan geçerken görmemiştim. Arka taraftan geldiğimi, girişin aslında diğer tarafta olduğunu söyledi. Kimliğimi verdi ve bana gideceğim yolu tarif etti. Neyse, resepsiyona ulaştım. Beni insan kaynaklarından biri karşıladı. “Yaklaşık kırk kırk beş dakikanız var mı test için?” dedi. “Evet, var” dedim. Beni bir odaya götürdü. Oda internet kafe gibiydi, yan tarafları kapalı masalarda bilgisayarlar, bilgisayarların önünde de bir şeylere tıklayan insanlar vardı. Ekranı güzel olan bir bilgisayar seçtim ve oturdum. Bana neler yapmam gerektiğini söyledikten sonra görevli gitti. İlk önce kendi sistemlerinde CV’mi doldurdum. Normalde bunu bizden oraya gelmeden önce isteyebilirlerdi. Doldurduktan sonra test aşamasına geçemedim, ekran hata verdi. Resepsiyona gittim ve bana görevlinin birazdan orada olacağını söyledi. Görevli geldi, bilgisayarda bir şeyler yaptı, olmadı. Yandaki bilgisayarı denedi, birkaç hata aldıktan sonra test ekranı çıktı. Ceketimi aldım ve yan tarafa geçtim. İyi bir izlenim değildi açıkçası. Testin ilk etaplar kolaydı ama daha sonradan zorlaşmaya başladı. Tamamladıktan sonra odadan çıktım ve aynı kadın odadan salona doğru benim ismimi çağırdı. Koridordan geçerken buradayım dedim. İki sandalye bir masanın bulunduğu odaya geçtim. Bir süre sonra da insan kaynaklarından başka biri geldi. Bana emaili atan kişiydi. İşi konuştuk, güzel bir konuşmaydı ve bana neler yapmam gerektiğini söyledi. Bu durum hoşuma gitti, başka bir yerde bunu yapmıyorlar. Çıkmadan önce bir sonraki görüşmenin olacağını söyledi. Oradan ayrıldıktan sonra yine arka taraftan çıktım ve aradım. “Şimdi mi gidiyoruz, yoksa eve geldikten sonra mı?” bana, “takım elbise var ve hava çok sıcak” dedi. “Tamam, eve geliyorum o zaman” dedim. Biraz ilerideki duraktan otobüse bindim ve yine o büyük caddenin bir kısmında indim. Yukarı doğru dik yokuşta tırmanırken eski bir ev ve önünde bir incir ağacı gördüm. İlk önce fotoğraf çektim, sonra bir de ağaçla çektim. Tam ikinci fotoğrafı çekiyordum ki önümden bir araç geçti ve adam bana bir şeyler söyledi. Duymamıştım, kulaklığım vardı. Aldırmadan tırmanmaya devam ettim. Eve geldim ve üstümü çıkartıp rahatladım. Sonra dışarı çıktık.

Ağustos

12 Ağustos 2018

Gece saat iki gibi yattım, sabah on gibi uyandım. Telefonuma uzandım ve gündemde neler olmuş bitmiş, daha doğrusu döviz ne alemde bakmak istedim. Haberler her zamanki gibi iç açıcı değil, Türk Lirası almış başını yerin dibine doğru gidiyor. Daha ne kadar düşecek herkes gibi ben de merak ediyorum. Ülkenin durumu çok vahim. Sabah kahvaltımı yapmak için mutfağa gittim. Kendimize yulaflı sütlü kötü bir şey yaptık. Daha önceden de yediğim için tadının ne kadar berbat olduğunu biliyordum ama ne yapayım, o seviyor, daha doğrusu yiyebiliyor. Masaya oturduk, bir yandan haberlere bakıyor bir yandan da tabağımızdaki bir an önce bitmesini istediğim şeyleri yiyorduk. O hemen silip süpürdü, her zaman böyle, hemen yiyip masadan kalkıyor ya da telefonundan haberlere bakıyor. Bense hep geriden geliyorum. Çok mu yavaş yiyorum acaba diyorum kendime. Ama yok, insanlar çok hızlı yiyor, hızlı yememeleri gerektiğini bilmelerine rağmen. Yarınki iş mülakatına hazırlık yapmam gerekiyordu. Önce takım elbisemi kontrol ettim. Gömleğimi çoktan yıkamıştım, sadece ütülenmesi gerekiyordu. Ütüyü ve ütü masasını salona çıkardım, kendi gömleğimi ve onun gömleğini ütüledim. Ütü yapmayı sevmiyor, bilmiyorum nasıl yapacağız böyle… Tişörtlerini, gömleğini ve şortlarını ütüledim. Bu arada arka planda, canımız sıkılmasın diye Spotify’da yaz hitleri adlı çalma listesini açtım. İlk bir iki şarkı gayet iyiydi, sonra saçma sapan Türkçe parçalar çalmaya başladı. İnsanlar bunları mı dinliyor ya dedim. Aşırı saçma, müzik kulağı olan insanı hayattan soğutacak derecede berbat şeyler yapılmış ve ortaya sunulmuş. Hayatımda bu kadar kötü müzikler duymamıştım. Ülkenin müzik kültürü bile yerlerde sürünüyormuş, devamlı yabancı şarkı dinlediğim için ülkenin müzik kültürüne uzak kalmışım belli ki. İnsan “nerede o eski doksanlar” diyor. Saçma sapan insanlar çıkmış, şarkı söylüyorlar ve işin ilginci insanlar da bunu dinliyor. Allah’ım, ne hale gelmiş ülke. Çok yazık gerçekten. Bir de şu siyahi arkadaşların yaptığı müzikleri sevmiyorum. R&B değil onlar, başka bir şey kesinlikle. İçlerindeki nefreti, saçma sapan düşüncelerin hepsini biriktirip alt alta yazmışlar, sonra da bir tını eşliğinde hızlı hızlı söylüyorlar. Resmen kulaklarım kanadı. Neyse… Biraz dinlendikten sonra saç tıraşımı yapmak için banyoya gittim. Yaklaşık beş ya da altı yıldır kendi saçımı kendim tıraş ediyorum. İçten içe biraz inat ettim sanırım. Etrafı biraz temizledikten sonra onunla biraz konuştuk. Eleştirilmeyi hiç sevmiyor, benim ona söylediğim her şeyin, onun yararına olduğunun farkında değilmiş gibi davranıyor. En iyisi mi kendi haline bırakmak, hiçbir şey söylememek gibi. Kendi aklı var, kendi kararlarını alabilir ki bu yaşa kadar zaten kendi kararlarıyla ayakta durmuş. Çok inatçı ama. Hayatımda bu kadar inatçı kimseyi görmedim diyebilirim. Söylediklerimi hep yanlış anlıyor, aslında yanlış yere çekmeye çalışıyor, haklı çıkabilmek için. Kendi de biliyor aslında haklı olmadığını ama ne diyeyim. Şimdilik bu şekilde devam edeceğim. Pek bir işine karışmayacağım.

Bugün şunu öğrendim, ikisi de aynı kapıya çıkıyor aslında:
“Sana sorulduğu takdirde fikrini söyle. Aksi halde seni dinlemeyecekler.
“Dinleselerdi, fikrini sormaz, her dediğini önemserlerdi”

Ağustos

1 Ağustos 2018

Erken bir saatte kalktık. Aslında ben ona nazaran biraz geç kalktım, ayaktaymış bir-bir buçuk saattir. Yaptığımız ilk iş banyonun fotoğraflarını çekmek oldu. Banyodaki gereksiz eşyaların çoğunu çıkarıp fotoğrafları çektik. Çektik ama istediğimiz gibi, yani dergideki gibi çıkmadı. Dergide kullanılan fotoğraf, geniş açılı bir lensle çekilmişti, aynı açıyı yaklayabilmek için çok uğraştım. Bir kaç tane güzel fotoğraf çekip bilgisayara yükledik. Saat iki gibi hazırlanmaya başladım. Birlikte onun gittiği The Marmara Oteli’nin havuzuna gidecektik. Hazırlanmam resmen kırk dakika sürdü. Aslında yaptığım bir şey yok ama ıvır zıvır işler yüzünden hep zaman kaybettim. O da hazırlandıktan sonra evin kapısını kitleyip dışarı çıktık. Tam apartmanın kapısından çıkmıştım ki güneş gözlüğümü almadığımı farkettim. Geri dönüp gözlüğümü aldım ve yola koyulduk.

Otelin havuzu aslında beklenildiği kadar büyük değil, küçük de değil. Hani havuz, otel falan diyince en az bir yarım olimpik bir havuz bekliyor insan ama öyle değil. Yarı olimpik havuzun da üçte ikisi kadar büyüklükte. Neyse, zaten kendi de ben de havuza girmeyi sevmiyoruz. Şezlonglarımızı kenara çekip güneşin tadını çıkardık. Ara sıra konuşuyor, sonra o sessizliğe gömülüyor, ben de sabırsızlıkla okumayı beklediğim Fahrenheit 451 isimli kitabı okudum. O kadar zamandır elimdeydi ki, elimdeki kitaplar bitsin, ona başlayacağım diye diye bu zamana kadar beklettim bu şaheseri. Dışarıdaki sesten rahatsız olup kulağıma kulaklıklarımı taktım. Bir yandan klasik modern müzik dinlerken bir yandan da kitap okuyordum. İşi bıraktıktan sonra aslında tatil yaptığımı ilk o an farkettim. Sanki bu zamana kadar sadece yaşıyordum.

Havuzun kenarında oynayan iki Alman çocuk vardı. Anneleri de bizim şezlongun hemen yanındaki şezlongu gölge bir yere çekmiş kitap okuyordu. Çocuklar, diğer çocuklar gibi bağıra bağıra etrafta koşuşturmuyor, uslu uslu aralarında şakalar yaparak oynuyorlardı. Bir süre sonra anneleri de havuza girdi ve yüzmeye başladılar. Sanırım Almanları, Almanca’yı seviyorum. Kafa yapımın da öyle olduğunu söylerler. Saat altı gibi yemek yemek için Cihangir’e gittik. Öncesinde bir mağazaya girip protein tozu aldık. Cihangir’de, köşe başında duran pastaneye girip iki sandviç iki kola zero istedik. Siparişimiz şipşak hemen geldi. Spora gideceğimiz için ağır yemek yiyemezdik. Atıştırdıktan sonra otele geri döndük. Üstümüzü değiştirdik ve fitness salonuna geçtik. Bugün salon kalabalıktı. Daha önce de bu saatte gelmiştik ama bu kadar kalabalık değildi. O, kendi hareketleri yapmaya başladı. Ben de koşmaya başladım. Koşmak iyi geliyordu, daha fazla koşmak istedim ama vücudum spor yapmadığı için pek dayanamadı. Salonda hangi hareketleri yapmam gerektiğini de bilmediğim için önceden bir fitness sitesinde bulduğum başlangıç seviyesi hareketleri denedim. Ağırlıklı olarak kol çalıştırıyorlardı ama bir harekete gelince kollarımın kaldırmadığını farkettim. Sonrasında mide hareketleri yaptım ve saat dokuzu on beş geçe gibi salondan çıkıp duşumuzu alıp evimize gittik. Giderken bir şeyler yememiz gerektiğini, sandviçle günü geçiştirmememiz gerektiğini söyledim. Eve gelince bana hemen bir salata tabağı ve iki dilim ekmek üzerine sürülmüş krem peynir ve tütsülenmiş ince somon balığı hazırlamış. Tabu bu arada da ben de onunla ilgili olan işleri hallediyordum. İşlerimizi bitirince masaya oturup yemeklerimizi yedik. O somon sandviçler çok lezzetliydi!

Şu an ise yatağa uzanmış bu yazıyı yazıyorum. Yarın bir iş görüşmesi var, Skype üzerinden. Şu an masada, ellerinde kağıtlar ona hazırlanıyor. Umarım her şey istediği gibi geçer. İyi geceler!