Açılan Kategori

Mayıs

Mayıs

12 Mayıs 2015

Öğleden sonra arkadaşlarla buluşacaktım. Erteleye erteleye bu güne erteledik. Tam da gideceğim güne. Onları sevdiğimden pek de kızmadım açıkçası. Bir yerde oturup bir şeyler içtik. Bir başka arkadaş da sonra katıldı aramıza. Bir saat kadar oturduktan sonra kalkmam gerekti, saat iki olmuştu. İşlerimi hallettikten sonra eve döndüm. Teyzem gelmiş, annemle oturma odasında oturuyordu. Şöyle sarılıp öptüm teyzemi. Eşyalarımı bir kez daha kontrol ettim. Diğer teyzem ve torunu da geldi. Oturma odasına geçip oturduk. Torunu gelir gelmez balkondaki kuşları gördü ve sevmeye başladı. Saç ve sakal tıraşı olmam gerekiyordu. Duşa girdim, saç tıraşımı oldum. Ense bölümünde de annem yardım etti. Sakal tıraşımı da olduktan sonra duşa girdim. Duştayken babama yaşça yakın olan dayısı geldi. Babamla birlikte küçük odada oturup sohbet ediyorlardı. Teyzemler de salonda oturup sohbet ediyordu. Mutfağa geçip yemek yemek istedim. Yemek yemeden önce de torunla ilgilendim. Annem hemen yemek hazırlayıp getirdi önüme. Teyzemlerin yanında yemeğimi yerken torun birden ağlamaya başladı. Gözüne deterjan kaçmış. Hani şu üfleyince baloncuk çıkartan oyuncaklardan var ya, işte onun suyundan. Hemen gözlerini yıkadılar. Uykusu da gelmişti çocuğun. Teyzem kalkmak istedi. Babam da teyzemleri eniştemin iş yerine götürdü.

Gitmeye hazırdım. Son kontrolü yaptıktan sonra yola çıktık. Babamın dayısı motosikletiyle gelecekti. Annemlerle otogara gittik. Biletimi aldım ve peronların yanına gittik. Biraz oturduk ve davul zurna eşliğinde uğurlanan askerleri gördük. Benimki onlarınki kadar şatafatlı olmadı – ki zaten olmasını da istemezdim. Benim otobüsüm geldiğinde çantamı görevliye verdim. Bizimkilerle vedalaşırken zor anlar geçirmedim çünkü gitmeye ve uzun süre tanımadığım yerlerde kalmaya alışıktım. Otobüse binmeden önce anneme ve babama sarıldım. Anneme sarılırken birden ağlamaya başladı kadın. Bense gülüyordum. Teselli etmeye çalışıyordum. Annem ağlamaya başlayınca babamın da gözleri doldu. Dayısının da. Hepsine sıkı sıkı sarıldıktan sonra otobüse binip yerime oturdum. Koltuğuma oturduktan on dakika sonra on iki saatlik Erzincan yolculuğum başladı.

Otobüs gardan ayrılırken kendimi garip hissettim aslında. Özlemiyorum diyordum kendi kendime ama içim bir tuhaftı sanki. Bir sıkıntı vardı içimde, hissedebiliyordum.

Mayıs

10 Mayıs 2015

Şunun şurasında ne kadar kaldı? 2 gün sonra askerlik için yola çıkıyorum. Up uzuuun bir yol. Tamı tamına on iki saat. Adana’dan Ankara’ya giderken altı saat sürüyor diye öff püff diyordum ama bu kez on iki saatlik yolu kendim istedim. Zorluklara katlanmayı öğrendim öğreniyorum ve öğreneceğim. Öyle çok heyecanlı değilim, çünkü oradaki ortamın nasıl olacağını az çok kestirebiliyorum. İlk bir ay sıkıntı diyorlar, sanırım dedikleri gibi geçecek. Yoğun bir günlük tempoda, temizlikten ırak, onlarca erkeğin arasında bir ayımı geçireceğim. İnsanoğlu bu, zorluklara da alışır. Tarihte onca savaşa katılmış yüzbinleri düşünüyorum da benim yaptığım ne sanki, altı aylık askerlik. Ona askerlik bile denmez belki de. İşte, adı o.

Son altı yıldır, her iki yılda bir evden uzun süreliğine uzaklaşıyorum. 2011’de Amerika’ya gittim, 2013’de Avrupa’daydım. 2015’de de askere gidiyorum. Az çok uzak kalmaya alıştım. Özleme duygum sanki hiç yokmuş gibi geliyor, tabi askerde ne olacağını bilmiyorum. Evin rahatlığını, annemin yaptığı yemekleri, dışarı geç saatlerde bisiklet sürmeyi özleyebilirim. Tam tersi de olabilir aslında. Kendimi orada da rahat bulabilirim. Hemen hemen her şeyden uzak, özgürlüğün az da olsa kısıtlanmış olan askerlikte; kendi ayakları üstünde durmuş bir şekilde, her an bir sorunla karşılacakmış gibi hazırlıklı, güçlü ve sabırlı olmalıyım. Oraya gidince ömrü boyunca orada yaşayacak biriymişim gibi düşüneceğimden eminim. Bu beni az da olsa rahatlatacaktır.

Arkadaşlarım iyi olduktan sonra sanmıyorum ki canım çok sıkılacak. Koskocaman ükenin her yerinden insan gelecek, her türlü karaktere sahip insanlar… Onlarla geçinmek belki çok zor, belki de kolay olacak, bilemiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum. Kendimi her zaman şanslı hissettim. Askerlikte de şansımın yağver gideceğini umuyorum. İyi düşünen, pozitif düşünen insanların başına iyi şeyler gelir. İşte o yüzden içim rahat. Başıma kötü şeyler de gelse, her zaman iyiye odaklanacağım için kafam da rahat olacak. Tabi eğer üstüme üstüme gelmezlerse.

Canımı sıkan tek bir şey var aslında. O da yolun uzunluğu. Yani koskoca altı ayı düşünmüyorum, sadece on iki saatin nasıl geçeceğini düşünüyorum. O kadar çok yolculuk yaptım ki artık tek bir yerde sabit bir şekilde durmak istiyorum. Avrupa’dan geldikten sonra tam bir ev kuşu oldum. Dışarı acil olmadıktan sonra çıkmıyor, arkadaşlarla olan görüşmeleri sınırlı tutuyor ve yapılması gereken işlerimi olabildiğince aynı güne getirmeye çalışıyorum.

Hayat çok garip gerçekten. Bunu son bir yıldır çok net bir şekilde görüyorum. Herkes kendi hayatını farklı şekilde yaşıyor. Bazen çok önemsiz şeyleri büyütüp birbirlerini üzebiliyor, bazen de küçük şeylerden mutlu olabiliyor insan. Geçtiğimiz bir kaç haftadır kendime devamlı söylediğim bir şey var:

İnsanlara sadece bir kez yaşama hakkı veriliyor ve bu bahşedilen bu hayatta insan
mutlu olmak zorunda.