(Gezilerden sonra ilk defa sadece düşüncelerimden oluşan bir yazı yazıyorum.)
Yalnızlıktan nasibimi almam gerekiyor. Arkadaşlarımı önemseyemiyorum ya da onlardan hemen bıkıyorum. Canım sıkılıyor ve artık sıradanlık vermeye başlıyorlar. Amerikan filmlerinde yalnız kovboy gibi takılan karakterlere benzedim be. Şu sıralar da oynuyorum oyunu. Kendi başımayım her zaman bunu unutmamam, unuttuğum sıralarda da kendime hatırlatıcı şeyler bulmam gerekiyor. Bana “Sen yemek yapamazsın”dan başlayıp “Yani daha önce hiç yemek yapmamıştın” diyen, sonra da “Yani şimdi yorgunsun, karışık bir yemek yapamazsın” diyen arkadaşıma sinir oldum. Aslında doğru, daha önce hiç yemek yapmadım burada ama atomu parçalayacak kadar zor olsaydı ateşin keşfinden sonra dünya diye bir şey kalmazdı. Yemek yapmaya başladım. Yavaş yavaş alışıyorum ve ilgimin olduğunu da yavaş yavaş hissetmeye başladım. Tahta kaşığı tutarkenki eğim açısıyla Da Vinci Mona Lisa’ya üçüncü bir yüz ifadesi kazandırabilirdi. Yemek yapmakta bir şey yok, biraz zamanımı alıyor o kadar.
Artık kendi başıma olduğumu bir kez daha farkettim. Herkesin suratıma bunu vurmasına gerek yok.