Aralık

13 Aralık 2015

Bugün yine geç saatte uyudum. Kaçta uyuduğumu söylemeyeyim, geç bir saatti işte. Öğle vakti kalktım. Kafam davul olmuş her zamanki gibi. Arkadaşıma dün bisiklet sürelim mi diye soracaktım. İlginçtir ki bunu düşünürken bir de baktım mesaj gelmiş “napıyorsun?”. Telefon açıp konuştum, Ziyapaşa Bulvarı’ndaymış, eve gidecekmiş. “Bisiklet sürmeyi planlıyorum, bir buçuk saat sonra çıkarım” dedim. “Tamam o zaman haberleşelim” dedi. Tabi ben o kafayla ne dediğimi hayal meyal hatırlıyorum. Kafayı vurup uyumuşum. Bir saat sonra tekrar aradı. Kim bu ya diye telefona baktım. Sonra hemen aklıma geldi, saate baktım, bir saat geçmiş. Konuştum, yemekten sonra çıkarım dedim. Üstüme başıma bir şeyler bulmak için dolabıma yöneldim. Şortumu ve altına dizime kadar gelen ek ayaklığı giyecektim. Önceki dışarı çıkışımda epey bir üşümüştüm, bu kez de üşümek istemedim. Eşofmanlarımı çektim altıma, aldım bisikletimi, indim aşağıya. Sürdüm Turgut Özal’daki buluşma noktamıza. Hava henüz karanlık değildi, rahat rahat gidebildim. Arkadaşla buluştum. Aç olduğunu söyledi. Zaten McDonald’s’ın önünde buluşmuştuk. Biraz atıştırdı ve yolumuza başladık. Özal’dan Süleyman Demirel Bulvarı’na kadar sürdük. Bulvarın bir yerinden aşağıya indik. Arkadaş biraz yorulmuştu. “Bir yerde oturup kahve falan içelim” dedi. “Olur” dedim, Starbucks’a doğru gittik ama yer bulamadık dışarıda. Biraz ilerdeki Neşve’ye gittik. Dışarıda oturacak koltuklar vardı. Bisikletimizi hemen yanımızdaki demirlere bırakıp birer Afrika Çayı söyledik. Afrika Çayı’nı da ilk defa duyuyorum. Ne olduğunu sorduk garsona, hastalık için iyi gelen bitkisel bir çay dedi. Neyse, deneyelim dedik. Biraz sohbet ettik, üşüyünce kalktık. Arkadaşı evine kadar bırakıp geri döndüm. Annem çoktan salondaki klimayı açmış, oturuyordu. Papağanları da salona koymuş, gitmeden önce tembihlediğim gibi. İçimden “Evim evim güzel evim, sıcak evim. Allah’a şükürler olsun” dedim. Evde olmayı o kadar çok seviyorum ki. Kendimi güvende hissettiriyor. Başka bir eve taşınsak o güveni hissedemem sanırım. Çocukluğumun geçtiği ev, boru değil.