İlk önce geceden bahsetmeliyim. Yaklaşık son 6 aydır ilk defa erken yatma kararı alıp bu eylemi gerçekleştirdim. Sanırım bunun nedeni az da olsa uykusuzluğumun olmasıydı. Oda arkadaşım bile şaşırdı heralde. Kafamı yastığa dayadım, biraz düşündüm, biraz da iPad’e baktım ve uyudum. Uyumadan önce telefonumu 9’a kurmuştum.
Sabah zangır zangır telefon çalıyordu. İki kere susturup tekrar yerine koydum. Üçüncüsünde kendisini de benimle yatmaya, yatağa davet ettim. Kendi çığlık attıkça ben susturuyor, vahşi bir şekilde telefonumla cebelleşiyordum. Normalde bu denli abartarak yazma, içimden geldi. Telefon sustuktan sonra gözlerimi bir açmışım saat 11:56. Oda arkadaşım, Rafa, dışarı çıkıyordu. Sanırım ilginç bir şekilde onun gürültüsüne uyandım. Normalde uyanmam, ben beni bilirim. İkinci kez gözlerimi açtığımda saat ikiyi geçiyordu. “Artık uyanmalıyım” dedim. Çünkü bu gün ders çalışmam gerekiyordu. Lojistik dersi sağolsun içimizde bir korku var. Bu korku da erken çalışmama neden oldu. Kalkar kalkmaz, klasik şeyleri, lesler takılıp kahvaltı hazırlama… “Kahvaltı mı? Ne kahvaltısı? Öğlen yemeği yemem lazım artık.” dedim. Dolaptan, önceki gün yaptığım sebze çorbasını çıkardım, tavaya döktüm. (Sıradan şeyler biliyorum ama yazacağım ekstradan şeyler yok bugün için.) Rafael, bilgisayarını bırakıp gitmişti. Bunun anlamı, “İnternete girebilirim”di. Tabi onun bilgisaayarını sadece kablosuz internet yaratmak için kullanacaktım. Yurdumuz saolsun, sadece kablolu internet bağlantımız var ve kablosuz internet yaratabilmek için bilgisayar kullanmamız gerekiyor. iPad’den internete girdim ve epey bir vakit harcadım. Duşmuş, yemekmiş onları aradan çıkardıktan sonra saat altıda ders çalışmaya çalıştım. İnternette yakın arkadaşlarımla ve polonyalı bir arkadaşla sınav hakkında konuştuktan sonra yavaştan ders çalışmaya başladım. Saat yedi olduğunda derse anca yoğunlaşabilmiştim. Bu arada Rafa da odadaydı ve o da internetten müftelası olduğu Fringe izliyordu. Öyle dalmıştı ki bir tam gündür çamaşırhanede kalan elbiselerini unutmuştu. Bir saat sonra “Bugünlük yeter” dediğini duydum. Bence de yeter çünkü çocuk bir oturduğu zaman 4 saat fringe izliyordu. Bir sezonu iki günde bitirme gibi bir özelliği var Rafa’nın. Bir saat sonra çalışmayı bıraktım. Sırtımda bıçak saplanırcasına acıyan kaslarım, çalışmamın yeterli olduğunun bir kanıtıydı. Yemek yapmaya karar verdim. Dolapta iki gün öncesinden kalan pilavım vardı. Çıkartıp mutfakta ısıttım. Odaya gelir gelmez de ekstra bir şey yapmalıyım diye düşündüm ve aklıma hemen sos yapmak geldi. Domatesiymiş, biberiymiş, mantarıymış doğanıymış hepsi çıkarılıp bir güzel doğrandı. Odamdan her şeyi aldıktan sonra mutfağa gittim. Gece yarısında yemek yapıyordum. Bir baktım ki mutfakta Betül de var. Şaşırtıcı… Aynı anda mutfakta bir şeyler pişirmemiz bir tesadüf olamaz. Saçları bir kekin kabarmasından daha da etkili bir biçimdeydi. İyi ki gece karanlıkta karşıma çıkmamış, çığlığı basar sonra da bir yumruk atar ve kaçardım. Bana “Neden cześć (Lehçe’de “selam”) diyorsun her zaman?” dedi. Tamam, bunu Türkiye’de söylesemiş olsam normal olmaz ama Polonya’dayız ve herkes birbirine bunu söylüyor devamlı. Cevap vermedim çünkü cevabı olmayan bir soruydu. “Uyuyordun heralde saçların…” dedim. Saçları gerçekten de anormaldi. “Saçlarımla çok oynuyorum. Uyumadım yani” dedi. İşi bittikten sonra da çekip gitti. Önceki gün söylediği bir ton sözü unutmuş gibi davranmasına sinir oluyorum. Ortak derslerimiz var, birlikte yapmamız gereken raporlar var. Bu yüzden onunla konuşmama gibi bir durumum olmuyor. Keşke konuşmasak, karşılaşmasak hiç diyorum çünkü bana söylediği sözler ve davranışları çok saçma ve gereksizdi. Şunu çok iyi öğrendim. Bazı insanları pofpoflamam gerekiyormuş. Gerçekleri yüzüne vurduğun insanlar, belli bir zihin yapısında değilse, ne bunu düzeltmeye çalışırlar ne de kabullenebilirler. Üstüne sizi suçlarlar. “Kendini beğenmiş, sen çok mu şey biliyorsun? Egoistsin” gibi şeyler söylerler. Sonuçta, gerçekleri söylediğin için sen zararlı çıkarsın.
“Bazı insanlardan korkacaksın. Hatalı olduklarında özür dilemez, söylendiğinde kabullenmez, üstüne sizi suçlarlar.”