Nisan

16 Nisan 2013

Günlerden 4sqDay. İstanbul’daki Foursquare Türkiye ekibinin oluşturduğu etkinliğin afişlerini günlerdir görüyorum. Canla başla çalışmışlar gibi görünüyor. Bu durumda benim de katkımın olmasını isterdim ama ortada şöyle bir durum var. Bir arkadaş ortamında ya da herhangi bir kuruluşta, özgeçmişi (mezun olduğu okul-üniversite, çalıştığı iş, kimin arkadaşı olduğu, parası olup olmadığı) pek sağlam değilse, dışarı itilmeye hazır olmalısınız. İlk başlarda bu bütünün bir parçası olmayı istersiniz fakat yavaş yavaş size söz hakkı vermemeye başlanır, daha sonra da savunduğunuz düşünceleriniz yargılanır, yanlış olduğuna karar verilir. Eğer diğerlerinden daha gençseniz, tecrübesizlik ile yargılanırsınız. Bu tutum, aslında karşı tarafın yaratıcılığının bittiğinin, artık başka bir yönden bakamadığının ve yapabildiğinin sadece, yukarıya çıkmaya çalışan insanların ayaklarından tutarak başarmasını engellemek. Bunun önüne geçmek için atılması gereken en temel adım, kişi şeçerken dikkat ettikleri özelliklerin üstünde özelliklere sahip bir insan tarafından hata yapıldığının söylenmesi, kabul ettirilmesidir. Neyse, bu durumdan sıkılmış bir durumdayım, konuyu değiştirmek için paragraf atlıyorum.

Günlük yaşadığım şeylerden bahsedeyim. Gittikçe başkaları için sıkıcı olmaya başlayan fakat benim için mutlu ve hızlı geçen günlerimiz biraz boş. Sadece boş olması beni tedirgin ediyor, sonuçta son sınıftayım ve yapmam gereken şeyler var. İngilizceyi daha da ileriye götürmek, ikinci dile çalışmayı sürdürmek, projeye başlamak – ki bu, benim elimde olan bir durum değil -, günlük haberleri okumak ve ekonomiyi takip etmek, günlük – aylık yapmam gereken işler haline gelmeli. Ama yapamıyorum çünkü beni bunlara başlamaya itecek olan gücü bulamıyorum. Her gün plan yapılıyor ama hiç uymuyorum. Plan yapmada bugün, bir adım öteye gittiğimi düşünüyorum. Aslında basit bir durum. “İlk önce sevdiğin şeylerden başlayacaksın”. Anladım ki eğer bir düzene girmek istiyorsam, ilk önce kişisel zorunluluklarımı değil, sevdiğim aktiviteleri yapmam gerekiyor. Zaman durumuna alışa alışa zorunluluklarımı da zamanla bu plana sokabileceğimi farkettim. Umarım bu düşüncem beni yalancı çıkarmaz.

Yavaş yavaş mezun olma seviyesine ulaşıyorum. Geriye dönüp baktığımda, daha dün defter kaplama heyecanında, kalem açma yarışında, kalemlik alma sevincindeydim. Zaman nasıl geçmiş ki biz onu farkedememişiz. Su gibi akmıyor, şimşek gibi çakıyor mübarek. Şimdilik yazacaklarım bu kadar. Daha fazla aklıma bir olay – durum – tutum gelmiyor. Bir sonraki yazıda görüşürüz.