Gece erken uyudum. Bir buçuk falandı yattığımda. Sabah on gibi kalkarim diye alarmı kurmuştum fakat kalkamadım. Hala kalkamıyorum, anlamıyorum nedenini. Aslında biliyorum neden öyle olduğunu da bilmemezlikten geliyorum. Planlı gitmiyorum. Plan yapmadan çalışmam, hatta çoğu kez denemişimdir plan yapmayı ama hiç birine tam anlamıyla uyamadım. Plansızlığım beni kötüye götürüyor. Ders çalışamıyorum. Bugün bir arkadaşın doğum günü var. Normalde dündü ama bugün kutlayacaklarını söylemişlerdi, beni de davet ettiler. Burkay’la birlikte gidecektik yemeğe, Gökhan da bizi alacaktı. Yemekten önce evde olanlar beni etkiledi. Konu, kuş. Evet, muhabbet kuşum bugünkü konum oldu. Onu rahat uçabilmesi için salona koymuş annemler. Ben de salonda çalışayim dedim, bir önceki gün orada güzelce çalışabilmiştim. Kuş arada sırada omuzuma konuyor, seviyordum. Hoşuma da gidiyordu fakat onun yüzünden vakit kaybediyor, ders çalışamıyordum. Birkaç kere omuzuma kondu, etrafta uçuştu ve durmadan yanıma geldi. Ders çalışamadım. Kafesine koymak için masanın üzerindeki dantel kare şeklindeki örtüyü aldım ve onu yakalamaya çalıştım. Yakalamak istediğimi daha o örtüyü elime alınca anlayan kuş, bir pencereden diğerine uçmaya başladı. Ben konduğu pencereye gittikçe o başkasına gidiyor, gittiği pencereye gidince de eski pencereye gidiyordu. Böyle yapınca genelde sonuç onun adına kötü oluyordu, ben sinirleniyordum, olan ona oluyordu. Annemin balkona çamaşır asmak için önceden getirdiği seleyi kullandım. Amacım seleyi kafes olarak kullanım onu daha kolay yakalamaktı. Birkaç kere yakalıyor gibi oldum ama hep kaçmayı başardı. Pencerelerden sonra annemin büyük bir bitkisi var, ona konuyordu. En son tam yakaladım dedim ve gerçekten de yakaladım. Kaçacaktı az kalsın ama seleyi hemen bitkiden kurtarıp yere kapattım. Kuşu elimle yakalayıp kafesine koyacaktım. Sadece bunu yapacaktım, evet, ama tam elimle yakalayacakken kaçmaya çalıştı ve ben yanlışlıkla seleyı hafif kaldırdım ve kafası az birşey seleye çarptı. Birden saçma sapan yürümeye başladı ve kafasını çevirdi. Burun kısmındsn kan gelmişti. Sele yüzünden burnu kanamıştı. Bunun olmasına ben sebep olmuştum. Beni seviyordu, sadece kafese girmek istemiyordu ama ben zorla kafese sokmak istedim. Benim yüzümden oldu, elimi yumruk yaptım ve yere bir yumruk attım. Evet, bu benim suçumdu. O anda, sevdiğim insanlara, şeylere zarar verdiğimi farkettim. Zarar veriyordum, dolaylı ya da dolaysız. Kuş da benim yüzümden bu hala gelmişti. Hemen burnunu yıkamak için çeşmenin başına gittim. Gagasınin üzerine su tuttum, biraz ıslandı vücudu. O kadar ıslanmışken yıkayım dedim ve hayvanı yıkadım. Suyun soğuk olduğunu unutmuşum, o soğuk, aslında ılıktı, suda hayvan daha da kötü oldu. Üşüdü, çırpındı. Hemen havluyla nazik bir biçimde sardım ve kuruladım. Fön makinesini de aldım yanıma, odama geçtim. Kurutmaya başladım. Burnunun kanla tıkalı olduğunu farkettim, kurumuştu ama. Tüyleri de kuruyunca salondaki kafese koydum. Kafesi de alıp masanın üzerine koydum. Öyle duruyordu hafiften titreyerek. Ben de test çözmeye çalışıyordum. Kafeste olmasına gönlüm razı olmadı, ne de olsa bütün bunlar hep benim onu kafese koyma isteğimle başlamıştı. Bıraktım ve bitkinin üzerine uçtu. Ben de hazırlanıp dışarı çıktım.
Özür dilerim.