Akşam arkadaşlarla buluşacaz. Onca yıllır arkadaş olduğum insanlar… Bazılarında fiziki açıdan bir değişiklik varken düşünsel olarak hala bir pozitif gelişme yok malesef. İyiler ama daha iyi olabilirler. Dışarıya pek çıkasım yok açıkçası ama evde durup da bir şeyle uğraşılmıyor. Artık canım daha fazla sıkılmaya başladı. Dışarı çıktığımda da yapılacak pek bir şey yok malesef. Bütün kafeler aynı insanların aynı masalarda oturduğu, masalarındaki kül tablalarının bir gidip bir geldiği mekanlar haline gelmiş. İçkiler dolup boşalıyor, sohbetler sıkıcı, insanlar artist, ergen ya da daha fazlası… Peki bu ortamdan benim beklentim neler? Özgün şeyler aslında. Erkeklerin kızları kestiği düşüncesinin yer almadığı, Mercedes’lerini BMW’lerini hava atmak için kapının önüne parketmeyen insanların sadece eş dostla ilgilendiği bir yerde olmak istiyorum. Ütopik bir istek mi? Türkiye şartlarına göre, evet. Şehir neresi olursa olsun, hangi ortam olursa olsun, insanları mekanlardan soğutan mutlaka bir şey oluyor. Konu dağılıyor, hemen toparlıyorum. Arkadaşlarla dışarı çıkacaz, bir arkadaşın doğum günü en azından bir yere gider, birşeyler içer sohbet ederiz diye düşündük. Mekan ayarlama işi denen bir şey var bizde. Nereden geldiğini ve nasıl oluştuğunu anlayamadığım saçma bir şey işte. Görev gibi görünüyor ama değil. Buluşmayı ayarlamaları için arkadaşlarla konuştum. Biri doğum günü olan o bayan arkadaşın gelemeyeceğini, evde olması gerektiğini, bir mekanda masa rezerve ettiğini ama bu bayan arkadaş gelmeyince diğer bayan arkadaşın da gelmek istemediğini, bu yüzden de rezervasyonu iptal etmek zorunda olduğunu anlattı. Daha da bir şeyler söylüyordu fakat sözünü keserek “Bana gideceğiniz yeri mesaj olarak atın, ben oraya geleyim” dedim üstüne bastıra bastıra. Tamam dedi ve telefonu kapattı. Bu arkadaşlar mekan bulamamış ve bizim evin önüne gelmişler. Beni aramışlar defalarca, uzun bir süre beklemişler ve çekip Ziyapaşa’daki bir mekana gitmişler. Telefon edip neredesiniz dediğimde Ziyapaşa’daki bir mekana gidiyoruz, seni o kadar aradık, evinin önüne geldik ama sen telefonu açmadın dedi arkadaşlardan biri. Durumu kafamda hemen bir değerlendirdim. “Gideceğiniz yeri mesaj atın” cümlesi gayet basit bir cümleydi. Anlaşılabilirdi. Bastıra bastıra söylenmesi de hafızada kalıcı olmasını sağlıyordu – ki zaten benim yapmaya çalıştığım da oydu. Bana çok büyük bir iyilik yaptıklarını sanıyorlardı fakat öyle değildi. Tam tersine, sözümün dinlenmediği hissine kapıldım. Beni dinleyip bir mekana otursalardı bir sorun çıkmayacaktı. Ben de işim bittiğinde, hazırlanıp gelecektim. Olayı ben büyütüyormuşum düşüncesine kapılınılabilir fakat bunu yapan asıl onlar. Her neyse… Gittikleri mekan Ziyapaşa’da, arkadaşların yaşadıkları semtin tam tersinde, şehrin diğer ucunda sayılır. Yaklaşık 2 ay önce kendilirini farklılık olsun diye Ziyapaşa’daki bir mekana götürmüştüm. “Niye bu kadar uzağa geldik oturmak için, Özal’da da mekanlar vardı.” diyip bir ton laf soktular. En son eve dönerken de “Sizinle bir daha Ziyapaşa’ya gelmem” dedim. Bugün de arayıp bana “Ziyapaşa’ya gidiyoruz” diyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu… Bana bir ton şey söyledi telefonda, ben de “Siz devam edin, ben gelmiyorum” dedim. Haklıydım, madem önceden böyle düşünüyordunuz, şimdi ne oldu da oraya gidiyorsunuz diye düşündüm. Sinirlenip Barajyolu’na gittim. Oradan da Özal’a kadar yürüdüm. Eve doğru dönerken bir arkadaşımla karşılaştım. Geri dönüp tekrar Özal’a doğru konuşa konuşa yürüdük. Sinirim az da olsa geçti onunla konuşurken. Epey bir yürüdükten sonra da eve geçtim. Arkadaşlardan biri apartmanın girişinde bulunan zillerin fotoğrafını çekip Facebook’a yüklemiş. Yani bunu yapmasının ne gereği var. Ne demeye çalışıyorsun? Ya işte benim böyle saçma sapan düşünen arkadaşlarım oldu hep. Davranışlarının gerçekten de farkında olan bir allahın kulu yok etrafta. Olanlar da benden yaşça büyük işte. Sanırım sonunda onlarla takılıp onlarla öleceğim.
Sözün önemi bilinmeli. Bazen bir başkası için önemli olan bir cümle başkası için önemsizmiş gibi gelebilir, dikkat edilemeyebilir. Eğer bastırıla bastırıla ima edilen bir durum varsa ortada, bu durum dikkatle düşünülmeli ve ona göre hareket edilmelidir. Aksi halde karşı tarafla bir soruna yol açabilir.