Ekim

19 Ekim 2016

Bugün kendimi biraz huzurlu hissediyorum. Ailemin yanımda olduğunu bilmek bugün iyi hissetmemi sağladı. Şu an beni anlayabilecek ve destek olabilecek birine o kadar çok ihtiyacım var ki. İstanbul gibi büyük br şehirdeyim, güzel bir semtte, güzel bir evde kalıyorum ama yalnızım. Sanki beni anlayabilecek, bana sahip çıkacak hiç kimse yok şu hayatta. Keşke annem babam da benim gibi mühendis olmuş olsalardı. Hayat belki o zaman daha da kolay olabilirdi benim için. Onları bu konuda suçlayamam, o dönemim şartlarına göre bu durum zaten çok zormuş. Ama en azından biraz daha kendilerini geliştirmiş olabilirlerdi. Tabi ben böyle konuşuyorum ama ileride benim de nasıl bir baba olacağım belli değil. Bakalım benim bir aileden beklediklerimi ben çocuğuma verebilecek miyim.

Zaman çok hızlı geçiyor. Henüz bir işim olmadığı, dışarı çıkmadığım için günler çok verimsiz geçiyormuş gibi geliyor. Yapmak zorunda olduğum şeyleri yapmayınca, zaman o kadar hızlı geçiyor ki.

Şimdi düşünüyorum da, bana gerçekten destek olabilecek bri hayat arkadaşına çok ihtiyacım var. Önceden insanın bir sevgilisi olmasını çok garipserdim. Neden ihtiyaçları olabilir diye düşünür, kendime bakarak “kendi ihtiyaçlarımı kendim giderebiliyorum” derdim. Şu aralar bunu çok iyi bir şekilde anlamaya başladım. Birinin eksikliğini çok net bir şekilde hissediyorum. Beni anlayan, benimle ilgilenen biri yok gibi. Ailemi saymazsak… Gerçi onlar da beni pek anlamaya çalışmadı ama neyse… Şimdi onların da hakkını yemeyeyim, bana yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Gerçek anlamda büyüdüğümü hissediyorum. İleriye gidebilmemi sağlayacak temelleri iyi attığımı düşünüyorum. Belki de tek eksiğim, yanımda benimle birlikte bu yolda ilerleyebilecek bir kişinin olması. Aslında biliyor musun, bunun bir kadın olması da gerekmiyor. Bir erkek de olabilir, yeter ki beni anlasın ve benim yanımda olsun. Aynı kafa yapısına sahip olalım ve arkadaşlığımız ilelebet devam etsin. Yüz kere söylüyorum ama durum bu: benim birine ihtiyacım var. Duygusal olarak kendimi yıpranmış hissediyorum. O yüzden beklenmedik bir yerden gelen destekler bile benim için çok etkili. Fırtınalı olmasa da çetin sulardan gelen, tek ihtiyacı güvenli hissettiği bir limana demir atmak olan bir gemi gibi hissediyorum. O kadar badireler atlatmasam da, zorlukları yaşamasam da benim de bir limanım olmalı.

Yarın bir şirketin Management Training (MT) programı dahilinde bir sınava gireceğim. Normal bir görüşmeymiş gibi gidiyorum. Hazırlıksız ve düşüncesiz bir şekilde. Firma ile ilgili herhangi bir bilgim bile yok. O derece vurdumduymaz olmuşum bu iş konusunda. Haksız da değilim aslında. Yaklaşık bir yıldır iş bakıyorum, bakınıyorum. Tabi bunun ilk 6-8 ayı pek iş arıyormuşum gibi geçmedi ama son ayları iyi bir şekilde iş aradığımı düşünüyorum. Zaman geçtikçe kendime olan saygım da azalıyor. Hani her insan kendini az da olsa özel hisseder ve bu insan için önemlidir ya, işte ben bu hissi yavaş yavaş kaybetmeye başlıyorum. Halbuki yapabileceğimin şu anki düşünceme göre sınırı yok. Tabi şimdilik böyle hissediyorum. Sistemin içine dahil edince, herkes gibi ben de yavaş yavaş tükenmeye başlayınca, bu düşüneceden eser kalmayacak, eminim. İçimdeki küçük bir “yapabilirsin” pırıltısı bile bir aleve dönüşebilir, biliyorum.

Sonuç olarak, bugün içimde hala bir umut var. Yalnızlık ve çaresizlik de var. Belli ki her şeyi zaman gösterecek.