Haziran

22 Haziran 2016

Geçen haftasonu teyzemlerin yazlığına gittim, onlarda pazartesi öğleye kadar kaldım. Sağolsunlar bana eniştem kendi takımlarından bir tanesini verdi. Nazar değmesin, özellikle anne tarafımdaki akrabalarım çok ama çok iyiler. Takım elbiseyi denedim, üzerime oldu. Üstüne bir de eniştem özel dikilmiş bir gömlek verdi, onu da denedim üzerime oldu. Bir tane de bordo bir kravat verdi. “Görüşmede giyersin, ayakkabı ve kemer de senden” dediler. Çok teşekkür ettim o gün onlara. Çarşamba günü de ayakkabı aramaya çıktım dışarı. Hava sıcak. Sırf dışarı çıkıyorum diye o gün oruç tutmadım. Tutsaydım sanırım bayılırdım. Evden dışarı çıkmadan önce kahvaltı yapmama rağmen çok ama çok yorulmuştum. Oruçlu olsaydım ne olacaktı acep. İlk önce Levent’e gittim. Kanyon ve Özdilek’e gittim ayakkabı bakmak için. İki farklı ayakkabıya ihtiyacım vardı. Biri ertesi günkü mülakat için, diğeri de günlük hayatta giymek için. Ayakkabım çok eskimişti, ne zamandır almayı düşünüyordum. Dexter’ı Kanyon’da ya da Özdilek’te bulmayı umdum. Özdilek’te vardı, Ayakkabı Dünyası’nda. Numarasını sormadım, “iyi burada varmış” dedim ve oradan ayrıldım. Eve dönerken tekrar uğrayıp alabilirim dedim. Metroya bindim, Mecidiyeköy’e gittim. İnternetten o civarlarda çok fazla kunduracı olduğunu öğrendim ve telefona baka baka dükkanları bulmaya çalıştım. İlk girdiğim yerde bulamadım. Bir başkasına girdim, epey bir ayakkabı çeşidi vardı. Burada kesin bulurum dedim kendi kendime. Bir iki tane ayakkabı denedikten sonra bir tanesini beğendim. Adam ayakkabıyı eve gidince bir saat kadar giy, biraz açılsın dedi. kırk üç numara verdi, normalde kırkbeş giyiyorum ama. Orada denedim, ön taraftan ayağımı sıkmadı. “Deri olduğu için esneme yapar yanlardan. Eğer esnemezse bana getir, bir gün kalıpta bekleteyim” dedi. Adama güvenip aldım. İndirimdeydi de. Ayakkabıyı yüz yirmiye kredi kartı ile aldıktan sonra dosdoğru metro durağına doğru gittim. Yolun üstündeki Cevahir AVM’ye de bakayım dedim, Dexter için. Boyner’e girdim ama orada bulamadım. Fazla vakit kaybetmeden eve gitmek istedim. Metroya bindim, Levent’te indim. Özdilek’e tekrar girdim. Bu arada, Levent’teki metro çıkışları resmen labirent gibi. İnsan nereden çıkması gerektiğini karıştırıyor bazen. Bir iki kere yanlış yerden çıktım, birkaç kere de yanlış olduğunu sanıp doğru yerden çıktım. Karışık yani. İstanbul resmen insanlarla oyun oynuyor. Özdilek’teki Ayakkabı Dünyası’na gittim. Görevliye on buçuk numara giydiğimi söyledim. O da bana uygun ayakkabı numarasını bulmaya içeriye gitti. Bir tane getirdi, o oldu ama numarası küçüktü. Ama yine de oldu ilginç. Önceki ayakkabım da Dexter olmasına rağmen biri diğerinden küçüktü. Neyse, sonra aynı numaradaki ayakkabıyı istedim ama mağazalarında olmadığını ama istetebileceklerini söylediler. Bilgisayardan baktılar ki İstanbul şubelerinin hiçbirinde o numara yok. Ankara Kızılay’da varmış. Neyse dedim, ben kendim Adana’ya gidince bakarım artık. Benimle ilgilenen görevliye çok teşekkür ettikten sonra evin yolunu tuttum. Çok sıcaktı, yirmi dakika eve kadar yürüdüm o sıcakta. Eve geldim, biraz dinlendim, bilgisayara baktım. Kuzenim geldi, eniştemin paçasını yaptığı pantolonu bana verdi. Takım elbiseyi giydim, ayakkabıyı da denedim. Aynanın karşısına geçtim ve “komik lan bu durum” dedim kendime. Takım elbise tam olarak bana göre olmadığı için biraz bol duruyordu. Az sivri olan ayakkabı da beni Meksikalı gibi gösteriyordu. Bir de normal kot pantolon ile giyeyim dedim. Ona daha güzel durdu. Kuzenime Whatsapp’tan yazdım, hangisini giyeyim diye. O da “kumaş pantolonlu olanı giysen daha iyi olur” dedi. Bir bir buçuk saat kadar ayakkabı ile evde dolaştım. Grup mülakat ile ilgili uzun bir araştırma yaptım. Bir videoyu izledikten sonra kafamdaki soru işaretleri gitti. Gerekli gereksiz çoğu şeyi araştırdım. Saat 2’e doğru geliyordu. Kalktım gömleğimi ütüledim. Eşyalarımı hazırladım ve uyuyabilmek için yatağıma uzandım. Sıcağın ve heyecanın etkisiyle epey bir süre uyuyamadım. Sonunda gece saat üç gibi uyumuşum.