Günlerden cuma. Biraz heyecanlıydım aslında, asker yerim belli olacak. Her gün olduğu gibi bugün de uyumak istemedim ve uyumadım. Sabah biraz annemle oyalandım. Emekliler bu ay bizde toplanıyorlardı ve annem telaş içinde teyzemle son hazırlıkları tamamlamaya çalışıyordu. Teyzemle birlikte kahvaltı yaptıktan sonra hep beraber hem ev işinin hem de hazırda olan yemek işinin rütuşlarını tamamladık. Saat on ikiyi gösterdiğinde annemin ilk arkadaşı zili çaldı. Daha sonra sanki on dakikaya senkronize olmuşlar gibi teker teker geldiler. Bende odamda bilgisayarın başındaydım her zamanki gibi. Annem ve teyzem gelen misafirlerin yanında oturuyor, mutlu mutlu sohbet ediyorlardı. Annemin geçen gün sorduğu sorudan sonra sanki beni etrafta görmek istemiyormuş hissine kapıldım. Daha önce hiç böyle bir şey olmamıştı ama hissettim işte. Zaten yavaş yavaş evden göç eden çocuk psikolojisini yaşamak istiyordum, bu da tam üstüne gelince iyi oldu. Etrafta dolanmadım. Sadece e-devlet şifremi almak için merkez postaneye giderken bir merhaba dedim, o kadar. Bisikletle gidecektim. Hava yeteri kadar sıcaktı ama kışlık montumla gittim, yazlık mont almamıştım. Onun için yeteri kadar param yoktu – ki eski ben olsam hemen alırdım, yeni ben ana baba parasını pek sevmiyor – istesem verirlerdi ama istemedim. Tshirt alırken bile yüz kere düşünen bir tip oldum artık. Neyse. Bisikletime atladım ve pedalları çevirmeye başladım. Yolda giderken annemin kartına yatırmam gereken parayı da hastaneler kavşağının oradaki Ziraat Bankası’na yatırdım. Eski Kız Lisesi’ne kadar sürdüm. Sol tarafa döndüm ve Küçüksaat’in bulunduğu tarihi sokağın baştan aşağı yapıldığını gördüm. Yerler parke ve yol dardı. Bisikletle giderken titreyerek gidiyordum, biraz rahatsız ediyordu. Yavaş yavaş Yağ Cami’nin solundaki sokağa kadar geldim. Oradan da babannemlere geçtim. Kapıyı açan amcam oldu. Bisikletimi bu kez avluya bırakmadım çünkü amacım bisikletimi onlara bırakıp postanedeki işimi halletmekti. Terden sırılsıklam olan tshirtümü çıkartıp astım ve çantamdaki yeni tshirtleri giydim. Babaannem ve halam evde yoktu. Hastaneye gitmişler. Amcamla biraz sohbet ettikten sonra çıktım yola. Postaneye girdim. En sondaki gişenin sırasına girdim. Ön tarafta üç adam vardı. İki saat gişedeki kadınla konuştular. İşleri hallolana kadar orada beklediler. Bir yandaki sıra bizden hızlı gidiyordu. Yaklaşık yarım saat bekledim. Tam üçüncü kişi olmuştum ki hemen yan tarafta yaşlı bir amca belirdi. Sonra birden araya kaynak yaptı. Genç biri olsaydı orada kavga çıkartırdım ama yaşlı olduğu için bir şey söylemedim. Şimdi adam yaşlı, belki de cahil. Neyi alatacaksın? Sıra geldi bana. E-devlet şifresi istediğimi söyledim. Kadın resmen genzinden konuşuyordu. Tabi o kadar saçma sapan insana laf anlatmaktan ses gitmişti kadında. Zar zor anlayabildim dediklerini. İşimi hallettikten sonra babannemlere gittim. Yine terlemiştim. Gelir gelmez askerliğimin nereye çıktığını öğrenmek için internete girdim. Siteye üye olduktan sonra birkaç işlem sonra nereye gideceğimi öğrendim. Amcama sordum nasıl bir yer olduğunu. Kısaca “iyi” dedi. Babamı aradım ve ona da söyledim. Duygulanmış numarası falan yaptı heralde, telefonda olunca anlayamadım. Son olarak da annemi aradım. Biraz daha oturduktan sonra babamın yanına gittim. Az biraz oturdum, bisikletimi alıp eve gittim.
Nisan