Şuan hayatım uzayın sessizliği kadar sade. Pek bir şey yaptığım söylenemez. Biraz Fransızca çalışıyorum, biraz kitap okuyorum, interneteki yabancı haber sitelerini takip ediyor, yabancı dizi izliyorum. Yavaş yavaş, habersizce günler geçiyor.
Eskiden evde tutamazlardı beni. Hemen hemen her gün dışarıda olurdum. Arkadaşlarla gezer, sohbet ederdim. Şimdi, ne dışarı çıktığım var, ne de arayıp konuştuğum insanlar.
Yaş ilerledikçe her şey daha da hızlı ve kontrolsüz ilerlemeye başlıyor. İnsanlar ayrılıp gidiyor, görüşmek için zaman bile bulamıyorlar hayatın bu saçmalığı yüzünden. Hayat koşulları, bize sadece en yakınımızdakilerle iletişim kurma şansı veriyor. Uzakta kalanlarla sadece Facebook arkadaşı olarak kalıyoruz. Onlarla iletişimimiz Facebook’ta gördüğümüz fotoğraflar kadar.
Yaşlanıyoruz, yaşlanıyoruz, yaşlanıyoruz… Gün geçtikçe birbirimizi daha beter bir psikolojik sorun içine çekiyoruz. Yaptıklarımız birbirimize batmaya, birbirimizi kıskandırmaya, ya da üzmeye başlıyor. İster istemez ağzımızdan çıkan kelimeler bir taş kadar sert ve can yakıcı oluyor.
İnsanın en büyük düşmanı yine insan. Haberlerde gördüğüm kötü haberlerin hepsi, maksimum 80 yıl yaşayabilecek olan bir insanın kafasında kurduğu fantezileri gerçekleştirmek için yaptığı kötü şeylerden ibaret. Tecavüzler, terörizm, öldürücü virüsler…
Bana zengin olmaya çalışmak gerçekten çok ilginç geliyor. İstesem, çok ciddi söylüyorum, ben de zengin olurum. Bütün o engelleri tek tek aşıp zengin olurum. Bunu biliyorum. Çünkü kendime güveniyorum, her şeyi başarabilirim. Bana tek gereken şey, sadece biraz zaman. Fakat ben zengin olmak istemiyorum. Zengin olmak için yapılması gereken tek şey çok çalışmak. Ama ben vaktimi çok çalışarak geçiremem. Dünya’ya bir kere geldim ve sadece mutlu bir hayatım olmasını istiyorum. Zengin olmak istemiyorum. Sadece mutlu olmak istiyorum. Dünya’daki her yere gitmek istemiyorum. Miami’ye gitmek istemiyorum. Paris’e gitmek istemiyorum. Buz hokeyi oynamak istemiyorum. Paraşütle atlamak istemiyorum. Lüks bir otomobilim olsun istemiyorum. Malikanede yaşamak istemiyorum. Tek bir isteğim var. Benim gibi düşünebilen tek bir kişi daha olsun yanımda. Erkek ya da kadın farketmez. Erkek olursa dostum, kadın olursa eşim olur, sorun olmaz. Ama benim, benim gibi düşünen birine ihtiyacım var. Bakışımdan anlayan, birlikte zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağım biri.
Zaman geçiyor. Her vakit bunun farkında olarak yaşamak, kabuk bağlamış yarayı jiletle kazımak gibi bir şey.
Orada bir yerde bir şeyler var ama kesinlikle farkında değiliz.