“İnsanlar değişir” gibi basit iki kelime ile başlamak istemezdim. Bugün karşılaştıklarım karşısında hayatın sürprizlerle dolu olduğunu, aynı zamanda bu sürprizlerin başkaları tarafından mükemmel bir gelişme olduğunu hissetmelerine seyirci oluyorum. Ufak şeylerden mutlu olabilen insanlardan bahsediyorum. Sevgili bulduklarında ya da sevdiği kişiyi bulduklarında, birden, dünyanın en mutlu insanı oluveriyorlar. Kendimde mi sorun var diye merak etmiyor değilim. Tek mutlu olamayan, doyumsuz, ben olamam.
Bakmakla görmek arasında büyük fark olduğu gibi görmek ve izlemek arasında da büyük bir fark var. İzlemek, gördüğünü anlamaya çalışmaktır. İnsanların bulundukları ortamda nasıl davrandıklarını anlamaya çalışıyoruz. Kulüplerde, ipsiz sapsız insanların toplanıp eğlenme amaçlı birbirini yediklerini, bu durumu aşan insanların da evlerinde, eşleriyle birlikte vakit geçirdiklerini görüyoruz. Yirmili yaşlardaki gençlerin kız arkadaş edinmeye çalıştığını, ortamları merak ettiklerini ve ortada hiç bir neden olmamasına rağmen içki içtiklerini görmekteyiz. “İçki içmek için bir neden mi gerekir?” sorusuna “Kola içmeyi seven bir kişinin bira, rakı içmesi, normal mi?” sorusunu verebiliriz. Kendimizi küçükken büyük, mutsuzken mutlu, başarısızken başarılı, parasızken paralı gösterme eğilimimiz hep vardı, var olacak da.
Doyumsuz olmamdan bahsediyordum. Hiçbir şeyin beni artık mutlu etmediğini anladım. İnsanı mutlu edebilecek en değerli şeyin sevgi olduğunu ve beni de ileride mutlu edebilecek tek şeyin bu olduğunu düşünürdüm. Yalan! “İnsan mutlu olmak için yaşar.” “Bütün o zorluklar gelecekte mutlu yaşamak içindir.” sözlerini geri teperek şu sözleri yazıyorum. Şuan olmak istediğim tek şey iş kolik olmak. Eğer insanlarımız bu güne yaşanabilir bir ortam bırakılmışsa, bizim de geleceğe yaşanabilir bir ortam hazırlamamız gerek.
Bana “birbirimizi ileriye götürebilecek insanlar” lazım. Bizim bir lobi kurmamız lazım. Ayakta tek başımıza durabilmemiz, başkalarına uzanabilmemiz, onlara yardım edebilmemiz gerek bir ağaç misali.
Bizim biz olmamız, birbirimizi haklı gördüğümüz anlarda desteklememiz, haksız gördüğümüz durumlarda da eleştirmemiz gerekir.
“Dostunu başkalarının yanında öv, baş başa kalınca yerin dibine sok.”