Temmuz

17 Temmuz 2014

Hala saçma sapan karışık duygular içinde buluyorum kendimi. Ne yaptığımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum; doğruyu, yanlışı ayırt edemiyorum. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki devamlı yanında olduğuna inandığın insanlar bile sana bir dünya kadar uzakta belkide. Gözümün içine baktığında “Senin bir derdin var ama…” diyen bile bir arkadaşım yok, sorun bu olabilir. Ya da “hayatım bugün neyin var?” diye soran bir sevgilinin olmayışı da sorunun kaynağı olabilir. Peki benim gerçekten derdim ne? O kadar yazıp çiziyorum burada. Okuyan kimse de mi yok, derdime çare bulan, bulup da söylemeyen? Bu derece mi yalnız sayılırım? Demek ki yakın olduğum kadar uzağım. Yani ortadayım öyle sap gibi.

Harbi soruyorum, benim derdim ne? Herzaman uzağı görmeye çalışmak mı? Büyük düşünmeye çalışmak mı? Büyük düşünürken sığıdakilerle takılmak mı? Sevgilimin olmayışı ya da bütün derdimin anahtarı sayılabilecek tek bir kelimeyi söyleyebileceğim, güvenebileceğim bir dostumun olmayışı mı? Yoksa hepsi mi?

Kafamda deli sorular var, hangi birine cevap bulabileceğim mechul. Hangisinden başlayacağımı bile bilmiyorum ki. Az şey yaşamama rağmen çok yaşamışım izlenimi niye?

Yazıyorum, yazıyorum ama hala çözüm bulamıyorum. Acaba yazarken kilit bir kelime bulup da sorularıma cevap verebilir miyim diye düşünüyorum. Sanırım yok… Cık! Bulamadım. Dur geliyor sanki… Arkadaşlarım? Arkadaşlarım benim için cevap olabilirler mi? Hayır. Olamazlar çünkü yarın bir gün onlar da yanımda olmayacaklar. Evlenecekler, çocukları olacak, o zaman da eskisi gibi arkadaş olabilecek miyiz? Sanmıyorum. Kocası ne der, karısı ne der düşüncelerine bağlı kalıp onlardan uzaklaşamayacağız. Hep böyle gidecek, en sonunda “Neden böyle yapıyorsun?” diyene kadar. İşte o zaman susacağım, bir daha konuşmamak üzere.