Temmuz

17 Temmuz 2015

Bugün bayramın birinci günü. Sabah erkenden kalktık, tıraşımızı olup kahvaltımızı yaptık her zamanki gibi. Mıntıkayı falan da aradan çıkardıktan sonra içtima için yatakhanenin önüne dizildik. Tezkeresini alan bir arkadaş vardı. Hepimizle vedalaştıktan sonra gitti. Bayram için tören yapılacaktı, o yüzden bu saatte uyanıp hemen hazırlandık. Bu arada önceki gün kantinde hazır bulunmadığım için yediğim tutanağı da yazının bir kenarına ekleyeyim. Tören alanına düzgün bir sıra halinde geçtik. Oraya vardığımızda daha kimse yoktu. Tribüne geçip oturduk. Bu arada tören alanına bir yemek masası koydular. Üstüne kırmızı ve beyaz bir örtü serip üstüne büyük siyah poşeti koydular. Millet sıraya girip bayramlaşmaya başladı. Poşetin içindeki küçük poşetlere koyulmuş şekerleri de tek tek sırayla verdiler. Tribünden oraya gidip sanki sadaka alıyormuş gibi o şekerlerden almayı reddettim kafamda. Arkadaşlarla bayramlaşıp tokalaştıktan sonra sıraya geçtik tekrardan. Standart tören programı açıklandı, birileri kalkıp konuştu, bayramımızı kutladı. Komutanlar da gelip tek tek bayramımızı kutladı ve yemekhane/yatakhane bölgesine tekrar gittik. Komutan çarşı defterlerimizi imzaladıktan sonra üstümüzü giyinmeye gittik. Orada da birkaç kişi ile bayramlaştıktan sonra kütüphanede görevli olan arkadaşı almak için yola çıktım. Biraz da orada vakit harcadık ve sonunda nizamiyeden çıktık. Otobüsle şehri merkezine gittik. Bir dönercide yemek yedikten sonra kıraathanenin birinde çay içtik iki kişi. Karşısındaki internet kafeye girdik. Şuan oradan yazıyorum.

Facebook’a yazmayı düşündüğüm, bu hafta okumaya başladığım kitaptan bir alıntı vardı. Yazsam mı yazmasam mı diye düşünüyordum ama buraya iliştireyim.

Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğumuzu zannetmektir ki,
ne kendimiz bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.