Ekim

24 Ekim 2018

Son bir aydır sabah erkenden kalkamıyorum. Epey bir erkenden kalkmayı o kadar çok istiyorum ki. Fakat işte olmuyor, geceyarısında yatağa girip bilgisayarda dizi izleyince saat ikiyi iki buçuğu buluyor. Böyle de olunca erken kalkamıyor insan haliyle. Kahvaltı olarak bir bardak sütlü kahve, çilek ve cornflex’li meyveli yoğurt (yoğurtta zaten meyve var, bu neyin lüksü) ve muzlu süt vardı. Türk usulü adam gibi kahvaltı edemiyorum. Ev arkadaşımın saat ikide Skype üzerinden iş görüşmesi vardı. O iş görüşmesine katılırken ben de dışarıya çıkıp mahkemenin sonucuyla ilgili bilgi almaya gittim. Gittiğim ilk yer Şişli Nüfus Müdürlüğü’ydü. Görevlilerden bir tanesine durumumu anlattı ve bana bir alt kattan arkadaşların yardımcı olabileceğini söyledi. Alt kata gidip sıramı bekledim ve oradaki görevli de İstanbul Adalet Sarayı’na gidip nüfus müdürlüğüne sormam gerektiğini söyledi. Aldım başımı gittim adliyeye. O kadar büyük bir yer ki insan kendini kaybeder. Girişte çantamı aradılar. Ekran başındaki adam bağırıyor “abi çantayı kontrol et, içinde çok fazla kablo var”. Vay amk. Bilgisayarı da çıkarmıştım hani. Çantamı açtım ve ne varsa çıkardım. O kadar çok şey vardı ki ben bile inanamadım. Neyse. Görevlinin birine nüfus müdürlüğünün nerede olduğunu sordum. Beşinci katta olduğunu söyledi. Yine aldım başımı gittim beşinci kata. Oda numarası 502. Ara ara ara yok. Güvenlik görevlisine sordum nerede olduğunu. Adam sağolsun gösterdi yeri de öyle buldum. Odaya girmeden önce biri dışarı çıktı. Adam tıslıyordu, muhtemelen hastaydı. İçeri girip sorumu sordum. Kafam o kadar dağınık ki, kadının dediğinin yarısını anlamadım. Beni başka bir yere yönlendirdiler, oraya gittim ve durumu yine anlattım. Yazı işleri müdürü bana durumu, ne olması gerektiğini ve nelerin yapılacağını güzelce anlattı. İki hafta sonra tekrar gelmem gerektiğini, sonucu aldıktan sonra da gazetede ilan verebilmek için iki yüz lira yatırmam gerektiğini söyledi. Kadın kırmızı ruju ve elbisesiyle iyi görünüyordu. Teşekkür ettikten sonra dışarı çıktım, bir banka oturdum. Kütüphaneye hangi vasıtayla gitmem gerektiğine baktım. Yanlış çıkıştan çıktım ve sırtımdaki ağır çantayla yürümeye devam ettim. Oradan Cevahir’e kadar yürüdüm. Sırtımdaki yük artık ağırlaşmaya başladı ve eve mi gitsem diye düşündüm. Cevahir’e gitmeden önce esnaf lokantasına gidip yemek yedim. Masadaki bir kadın bir erkek yemeklerini bitirmiş güzel güzel sohbet ediyorlardı. Şu öldürülen gazeteci Kaşıkçı’nın olayıydı konu. Ben de dahil olduktan sonra konu konuyu açtı ve yemeği yedikten sonra aldım başımı yine gittim. Tam metro durağına varacakken bir de Migros’a gideyim dedim. Oradan Dexter’ın sevdiği kurabiyelerden aldım, çantaya attım. Şişhane metrosundan çıkarken mesajını gördüm ve aradım. Kapalı Çarşı’ya gitmiş arkadaşıyla. İyi, evde kimse yok. Eve vardım ve bilgisayarımı açtım. Tam tuvalette telefonumdan haberlere bakacakken merdivenlerden ayak sesi geldi ve tak tak tak. Aha, kapıyı çalışıyor. Gelecek başka zaman bulamadın mı abla ya? Tuvaletten “geliyorum 1 dakika” diye bağırdım. Ellerimi yıkadım ve kapıyı açtım. Alt komşunun altı gelmiş, evini su basmıştı bizim yüzümüzden, kadına az para teklif etmişler kadın beğenmemiş. Tamam da abla bunun bizle ne alakası var ya! Bir alttaki komşumuz almış parayı kendileri de evlerini istedikleri gibi tamir ettirmişler. Zaten evlerinin şeklini değiştireceklermiş, bu da onlara kısmet olmuş. Bu arada altı bin lira vermişler, kendisine de bin beşyüz lira teklif etmişler. Henüz kabul etmemiş, gelmiş kapıma. Abla, bütün bu olaylar olurken sen neredeydin? Aradan üç ay geçmiş, gelip benim kapımı çalıyor, bana az para teklif ettiler diyorsun. Tamam, haklısın, ben de istemezdim böyle olmasını ama kaza işte, napalım oldu bi kere. Neyse ablam sanki benden para istemiş de vermemişim gibi boynunu büküp gitti. İçim akşam akşam bir garip oldu. Neyse kapıyı kapatıp bilgisayarın başına geçtim. Vakit o kadar hızlı geçiyor ki… Dex geldi ve biraz konuştuk. Görüşmesi iyi geçmiş. Spora gidip gitmeyeceğimi sordu. Gidecem ama geç gidecem dedim. Şimdi de oturmuş bunları yazıyorum. Birazdan hazırlanıp spora gitmem lazım. Fazla geç kalmak istemiyorum, daha tıraş olmaya gidecem berbere. Yarın SAP ile alakalı bir iş görüşmesine gideceğim. Bakalım ne olacak.

Bu günün dersi:
Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.

Yorum Yokmuş Valla

Bi yorum yaz olmazsa