Yarın benim için bir dönüm noktası olabilir. İstanbul’a gidiyorum uzun süreliğine. Belki orada bir iş bulup tamamen oraya taşınırım, bilemiyorum. Eğer şans bana güler ve İstanbul da beni severse ömrümün geri kalanını orada geçirebilirim. Teyzemlerde kalacağım, kuzenimin yanında. Teyzem ile eniştem ilkbahar ve yazı yazlıkta sonbahar ve kışı da Beşiktaş’taki evlerinde geçiriyorlarmış. Ben de yaza doğru gittiğim için kuzenimle tek başımıza kalacağız. Bir nevi öğrenci evi gibi olacak. Çok güzel, inşallah her şey yolunda gider.
İçimde bir his var, annemleri bırakıp tekrar gidiyorum. Bu kez belki de geri dönmeyeceğim şekilde gidiyorum. Kim bilir? Çok uzaklara gitmiyorum aslında ama yakın da sayılmaz. Özellikle annemden ayrılmak beni çok üzüyor. Onu yalnız bırakmak istemiyorum. Yalnız da değil aslında, mutlu o burada olmaktan ama bir çocuğu daha bırakıp gidiyor. Bugün akşam teyzemler gittikten sonra yanıma oturdu ve “seni her hafta aşıya götürdüm, hasta olduğunda gece hep yanındaydım. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim” dedi. Benim yanımda olan tek insan, bana yakın olan tek kişi oydu her zaman. Ondan ve ablamdan başka ihtiyacım olan kimse yok hayatımda. Biri çekip gitti Ankara’ya, diğerini de ben bırakıp gidiyorum. Çok koyuyor şuan. Bunları yazarken çok duygulanıyorum. Özellikle annemin o söylediği sözleri kesinlikle unutmayacağım. Hayatta öz olan çok az şey var. Bunlardan bir tanesi anne sevgisi ve bir başkası da annenin evlat sevgisi. Ben annemi çok seviyorum. O olmadığı zaman kendimi eksik hissediyorum. Düşünsene, çocukluğunu her zaman hasta olarak geçirmişsin, defalarca hastanede gecelemişsin, ameliyatlar olmuşsun ve bunların hepsi olurken yanında devamlı duran tek bir kişi var. Seni senden daha çok düşünen tek bir kişi var. İşte benim annem öyle biri. O benim canım, canımdan da fazlası belki de.
İstanbul’a gidiyorum diye çok seviniyordum birkaç güne kadar. Son iki günde aklıma bir ok gibi saplandı bu terketme acısı. Bir kuş misali evden ayrılıyorum. Yarın, kanadımı çırparak uzaklara uçuyorum.